14 Haziran 2024 Cuma

dördüncü mektup.


şamdanlarla dolu ev, asıl evin tam çaprazında kalıyor. mecazlı söylediğime aldırma ama öyle. birinde mermer diğerinde ahşap merdivenler var. biri hakikati işaret ederken diğeri çizgileri daha net görmemi sağlıyor. ev resimlerle dolu... bebekler, gelin, damat, ufak gözler, minik kepler... fotoğraf çekinmekten pek haz etmediğimin altını çizmek isterim. gözler, gülümsemeler, parmak uçları yani... 

sayfaları önüme çekip altı kırk beş otobüsüne yetişmem gerektiğini vurguluyorum. şehrin havası, türbeleri sanki bir yanımdan tutup çekiştiriyor. ait olmadığımı biliyorum ama aitmiş gibi hissediyorum.

uzun kelimeleri nesnelliğin eleğinden geçirip ses tonumu ayarlamam gerek. garip bir yolculuk, yokuşun sonu denize çıkacaksa şayet... kelimeleri resimlerden daha fazla seviyorum. nesnel, öznel, fazla, az ya da...
şayet ki o gün gelirse ve kelimelerin elinden tutup birkaç adım atabilirsem sözüm olsun broşu takmaktan vazgeçmeyeceğim. zira çizgilerimin işaret ettiği yer...

**gönderdiğin her mektupta, sende bir şeylerin çekilmekte olduğunu hissetmedim değil. beni aynalara koşturan cümlelerin yerini, insanı uzakta da olsa kederlendiren başka cümleler aldı. ne diyebilirim ki? bazı meyvelerin kaderidir, olgunlaşmadan bir yerlere düşerler. tutsan, okşasan bile acılığını alamazsın. bu da başka bir çaresizliktir. belki de yalnız olan mevsimler değil, sensin!.:'

haziran. on dört. yirmi dört.

** ali ayçil, ustam konuşmak istiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

önemli, dipnot.

merhabalar.  0.0 ile başlayıp 0.7'ye kadar severek yazdığım ve geri dönütleri beni mutlu eden küçük hanım serisine artık sim...