20 Haziran 2024 Perşembe

küçük hanım. - 0.1-




parmak uçlarınıza yapıştırdığınız kağıttan kuşların tesiri hakkında birkaç dizelik şiir yazacağınıza dair duyumlar aldım küçük hanım. derdinizin şiirler olmadığını pek tabii biliyorum sadece merak ediyorum, azaldığını düşündüğüm - kuruntum da olabilir- dozların yerini antibiyotikler ve yanık kremleri aldığında başlıkların altında ürüyen duyguları toplayıp bir kavanoza saklamak istedim. kavanozun kapağını kapatıp üçten geriye doğru saydığımda ' hokus pokus' diyerek yaralarınıza ve yanıklarınıza isim takacaktım. zira bilinir ki sessizliği en iyi bulutlar ve isimler bilir.

saati anımsayamadığım bir vakitte sessizliğinizi zırhınız yapıp boğazınızı aşındırdığınızı öğrendim. bulutlara isimler taktığınızı, güneşe sırtınızı döndüğünüzü ve zırhınızı asla indirmediğinizi... isimler çoğalırken iki ters bir düz yaptığınız ilmekleri bulutların yakasına iliklediğinizi o fotoğrafta gördüğümde neler dediklerini tahmin etmem zor olmadı, seslerin gulyabani kılığına girdiğini ve perdelerin sürekli aralanıp canınızı yaktığını... ama unutmayın küçük hanım * insan unutandır. sizi avutmuyorum sadece tek bilinmeyenli o denklemin çok da mühim olmadığını açıklamaya çalışıyorum. siz içinizden belki ' deltanın ne olduğunu bile hatırlamazken...' benzeri cümleler kursanız bile ben o masanın başında deltayı eğip büken, birden fazla denklemleri bir çırpıda çözen hanımefendinin suretini unutmadım. küçük hanım ben deltayı unutabilirim lakin siz... 

geçenlerde onlarca sayfa yazdım da bir çırpıda çöpe gitmesine izin verdim. dalgınlık değil, insanlık hâli... sabahın dördü şiirlerin mısralarında takılıp kalırken denklemlerin artması yalnızca benim gibilerine zor gelir. aşınan boğazım yok, daimi sessizliğimden ve parmak uçlarımdaki yarıklardan başka size anlatacak kelimelerim de yok. ne zaman o yarıklar kanamaya başlasa kağıtların başında size mektup yazarken buluyorum kendimi. üç defter iki kalem neticede.

uzakların arkasında pusulayla uğraşan gömleklinin ismine henüz karar veremedim. kendimi buzdan harflerin arasında kürsü için çabalayan o daktiloya benzetiyorum. sayıların artmasının mühimsizleşmesi, eczane sırası ve bankalardan gelen küf kokusu eşiğimi aşındırmasın diye kırmızı çizginin gerisinde durmaya niyet ettikten hemen sonra sayfaları sararmış kitabın arasından sizin için yazdığım notlardan birine rastlıyorum. o an kitapların arasında çiçek kurutma huyumu kerpetenle söküşüm aklıma geliyor. ayrık otunu sinirle yolan korkuluktan halliceydi hâlim. uzakların arkasında pusulayla uğraşan... 

yakın zamanda işaret parmağıma bir yara bandı yapıştırıp, mide ağrılarını görmezden geliyorum. ağrılar hakkında aforizmalar üretmek istesem de hızlıca vazgeçip kitabı aralıyorum... cümlelerimi o kitaptan birkaç satır ile bitireceğim küçük hanım...

" sağır- dilsizler kongresi açılışındaki saygı duruşunun sessizliğine ihtiyacım var. bu sayfayı sükunet harcıyla sıvamak istiyorum. bir yolunu bulup harf denilen şu lanet lekeleri biteviye çoğaltsam münasip bir karanlık üretebilirim belki?..."**

parmak uçlarınızı korumanız duasıyla.
dostunuz nane.

haziran, yirmi, yirmi dört.

* ahlar ağacı, didem madak.
** korkma ben varım, murat menteş.





























































































































Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

önemli, dipnot.

merhabalar.  0.0 ile başlayıp 0.7'ye kadar severek yazdığım ve geri dönütleri beni mutlu eden küçük hanım serisine artık sim...