insan kaybedişi nasıl hatırlar, üstüne üstlük notlar alacak kadar bileğine zamanın işlemelerini bir güzel nasıl dokur? bu hatırlanış neye yorulmalı, hangi yamacın eteğine ev kurmalı? soru işaretlerinin artması gibi kaybedişlerim artıyor. onu, bunu bilmiyorum. o kitabı ve hülasaları kaybettiğim günü sahiden de hatırlamıyorum.
takvim yaprakları geçen mevsimle yeniden birlik olmuş. aynı isimler, benzer hisler eşliğinde kaçıncı perdeden kaldığını bilmediğim o dörtlüğü okuyor. oysa aynılıktan kaçmak için kilometrelerce yol aştım, kaç gülüşümü silip attım, kaç hayal kırıklığını görüp " bir şey yok, bir şey yok" diyerek sırtımı sıvazladım. geçmişin hegemonyası dehlizin anahtarını avucuma bırakıp parmak uçlarımı kendimle birlikte kanatmamı isterken savaşın mı yoksa görüp görmemenin mi bittiğinden emin olamıyorum.
savaş. dehliz. takvim yaprakları.
belli başlı şifalı sözler, şiirler var yakalara çengelli iğne ile asılan. bazı mezarlıkların, mezar taşlarının hatırına çengelli iğne parmağı kanatsa bile gık çıkmıyor. sessizce vakti gelecek gün bekleniyor, bir mezar taşının hatırına tebessümü iki ters bir düz yapıyor. hatır gönül işlerinin yarı yolda bırakıldığı bu çağda yalnızca mezarlıklar ve mezar taşlarının hatırını gözetiyor.
* omuzumdaki yüklerin ağırlığıyla mutsuz yaşamına mana arayan, o manayı da farklı şeylere yükleyen birisin. yarım kalmışlık sendromu olmalı bunun adı. heveslerin, hayallerin, arzuların yarım kalmışlığı. bir yarını geçmişte bırakmanın yarım kalmışlığı. sevdiklerine yabancılaşmanın verdiği bir yarım kalmışlık. zihin bulanıklığı belki de.
** insan kendisini aldatmanın bir yolunu bulur mutlaka. bir çıkış, çıkış arar açmazda kaldığı durumlar için. çünkü gerçekler dinmeyen bir acı verir sadece. rüyanda bile gelir bulur seni.
*** yama bulmak dirseklere hünerse kendi kumaşından kim neylesin?
ağustos üç, yirmi dört.
* ve ** birgül yangın aslanoğlu, kara delik.
*** ismet özel, savaş bitti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder