kirpiklerin üzerinden bir tur daha geçerse o küçük fırça ile - adını biliyorum lakin söylememeyi tercih ediyorum- arşa çıkacak ve bakanın bir daha bakmasına neden olacak. ne diyorduk zaten bunlar, bunlar... renkli renkli malzemeler, pek de aşina olunmayan isimler bütünü. çok da... çok da evet çok da... izlediği - şu an kaç dakika olduğunu hatırlayamadığı- videoda; kapatmak, kusur ve eksiklik ile ilgili defterinin kıyısına not alacak kadar önemli cümleler kuruluyordu lakin ne hikmetse bu sefer not almamıştı. kapatıcı ruhlu hayatlar var demişti içinden. eksiği, yanlışı, kusuru bir çırpıda kapatmak bir de bunu allayıp pullayarak marifetlerin en güzeliymiş gibi bahsetmek, videodan etkilendiğinin de göstergesiydi bu cümleler. kirpiklerin üzerinden bir tur daha geçerse canı iyice daralacak ehh yeter be diyecek ve odayı terk edecekti.
kirpikler. terk etmeler ve serzenişler.
allah halil ibrahim bereketi nasip etsin diyordu sık sık. sanki poşetlerdeki nimetlerin çeşitliliği durduğu şükür çizgisini gösteriyor ve konuşuyordu. " nankörlük edenlerden olma, şükrü dilinden düşürme." ne çok cümleler kuruluyordu. ne çok cümleler kuruyordu. isimleri söylüyor, dualar ediyor, yetmiyor küçük deftere yazıyor ve defteri yanından eksik etmiyordu. bir dua mı duydu, okudu hemen deftere geçir... güzelliğe hasret kaldığını sayfanın sonuna amin yazdığı dualardan anlıyordu. zira biliyordu ki özü daima güzelliğin peşindeydi. hakiki güzelliğin...
şükür, güzellik. daimi olanından.
çiçekli elbisenin perdeleri aralamaya çalıştığı dakikalar var sanıyordu. çiçekli elbisenin içinde, kalabalık insan selinin ortasında kalmanın niyetlerini çözmek amacıyla denklemler kuruyordu. dört odacığın eşiğini aşındıracak kelimelerin elbisenin eteklerinde toplanmasına müsaade ediyordu. böyle olacaksa, eşikler aşınıp dört odacık hafif toz bulutu ile kaplanacaksa denklemleri çöpe atmak en güzeliydi.
hira ya da hicret. dehliz ya da çilehane. bazı anahtarlar ve kaçışlar... ve, ya da, üç noktalarla sayısız cümle kurabilir, içini birazcık da olsa rahatlatmak için söz sanatlarına başvurabilirdi. yapmadı. yaptı ama yapmadım sandı. biçilmemiş ay çiçeklerinin yanından geçip yeşilliğin arasında kalırken de yaptı ama yapmadım sandı. türlü hikayeler duydu, erenler, büyük hocalar, geçen sene bu zamanlar... kah şaşırdı, kah daha fazla anlatılsın istedi. gören gözler görmeyen gözlere her zaman yol göstermeliydi. yolun sonunun inşirah ferahlığına çıkması için uzun uzun dualar etti. yolun sonunun...
inşirah ferahlığı. yol.
* "içimden bir çığ koptu, kalemi elime aldım, bocalıyorum kendimce," dedi hafif bir utangaçlıkla.
ağustos, sekiz, yirmi dört.
* anıl topçu, kara yokuş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder